100 Kadın: Cumartesi Anneleri
Bir gün değil; 18 sene her gün, her gün canımız aldılar.
Bu haber 1602 kez okundu.
"Geceleri aklıma geliyor, başıma yastığa koyuyorum neler neler düşünüyorum."
"Senin geleceğini söylediler. Bunları anlatayım diyorum. Bak yüzün burada ama aklıma bir şey gelmiyor. Acı, çok acı."
18 yıldır susmayan, durmayan bir kadının sesi, bu.
446 haftadır, elinde bir karanfille Galatasaray Lisesi`nin önünde oturuyor. Adı, Emine Ocak.
Çocukları kaybedilen annelerden sadece biri.
Yıllardır çocuklarının akıbetini öğrenmeye çalışan, devletten "bir mezar
taşı" isteyen annelerden biri.
Arjantin`de torunlarını ve çocuklarını arayan
Plaza De Mayo annelerinden ilhamla karanlık 1990`lı yılların onlardan
aldıkları evlatlarını aramaya başlamışlardı.
Gözaltında kaybedilen çocuklarını ararken sadece devlete hesap sormakla kalmıyor, kendi kültürlerine ait tabuları da yıkıyorlar.
Emine Ocak`ın kızı, Maside Ocak, Cumartesi Anneleri
arasında büyüdü. Yaptığı gözlemlerle söylüyor bunu: "Pek çok anne aynı
zamanda kendi aileleriyle tartışarak, kendi gelenek görenekleriyle
hesaplaştı bu süreçte."
"Bana,
sen mezarını gördün diyorlar. Yok, ben mutlu değilim ama. Ben Hasan`ı
gördüm ama arkadaşları yok. Gençlerimi topladı cezaevine getirdi,
toprağa götürdüler. Ben onun için yaşıyorum. Gençlerimi bıraksın,
gençlerimi çıkarsın topraktan."
Cumartesi Annelerinden Emine Ocak
Kadının içerilerde, kapalı mekânlarda olduğu ve
belki sadece ağıt yakarak acısına yandığı düzen kırıldı onların sokağa
çıkmasıyla birlikte.
Mezarını buldum, failleri nerede?
Emine Ocak, Cumartesi Anneleri arasında bir istisna, aslında. Çünkü oğlunun mezarını buldu, kaybedilmesinin ardından.
Oğlu Hasan Ocak, 1995 yılındaki Gazi olaylarından hemen sonra 21 Mart`ta gözaltına alınmıştı. Haber gelmedi, günlerce.
Emine Ocak ve ailesinin 4 Nisan 1995`te İstanbul
Valisi ile görüşme talepleri reddedilmiş, o da oğlunun akıbetini
öğrenmek için kendini valiliğin demirlerine zincirlemişti. Gözaltına
alındı orada.
Bu, gelecek yıllarda "alışacağı" gözaltıların ilkiydi.
Peşini bırakmadı, oğlunun. Hasan Ocak`ın cesedi,
58 gün sonra Kimsesizler Mezarlığı`nda bulundu. 19 Mayıs 1995`te büyük
bir cenaze töreniyle defnedildi.
İlk sözleriyle neden yıllardır Galatasaray Lisesi`nin önünde olduğunu anlatıyor, Emine Ocak.
"Bana, sen mezarını gördün diyorlar. Yok, ben mutlu değilim ama.
"Ben Hasan`ı gördüm ama arkadaşları yok.
Gençlerimi topladı cezaevine getirdi, toprağa götürdüler. Ben onun için
yaşıyorum. Gençlerimi bıraksın, gençlerimi çıkarsın topraktan."
18 yılın özeti: 5 sözcük
Emine Ocak`ın anadili, Zazaca. Türkçe de
konuşuyor. Türkçe`de en kolay söylediği kelimeler, "işkence, mezar,
cezaevi, polis" ve "çiçek".
Bu dört kelime, 18 yıldır yaşadıklarının da bir özeti aslında.
Hasan Ocak`ın ölümü, o güne kadar çocukları
kaybedilen, failleri bulunamayan onlarca evladın annesi için bir
başlangıç olmuştu. Anneler, Hasan Ocak`ın mezarının bulunmasıyla biraz
umut da bulmuştu, belki.
Emine Ocak ve o zaman üç-dört aile 27 Mayıs 1995`te oturmaya başlamışlardı, Galatasaray Lisesi önünde.
Barışçıl eylemleri çok kez polisin copuyla,
biber gazıyla "bölündü". Gittikçe çoğaldılar. Ellerinde taşıdıkları
fotoğrafların, çiçek tutan ellerin sayısı çoğaldı, haftalar çoğaldı.
Ulucanlar`da 1 ay
"Saçlarımdan, kollarımdan sürüklediler" diyor
Emine Ocak, sohbetimiz sırasında kaçıncı kez ve devam ediyor,
"Karakollarda bir hafta da kaldım, on gün de kaldım, bir ay da."
Aslında bir ay kaldığı yer karakol değil, cezaevi. Onun hikâyesini anlatıyor şimdi.
1995 yılının Nisan ayıdır. Dönemin İnsan Hakları
Genel Başkanı Akın Birdal`ın Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde duruşması
vardır. Birdal davadan beraat eder ama Emine Ocak tutuklanır. Çünkü
davanın sonunda mahkemenin savcısı Nusret Demiral`a seslenmiştir, o
zaman henüz bulunamayan kayıp oğlu için: "10 gündür oğlumu arıyorum.
Oğlumu bulun".
Cezası kesilir, mahkeme düzenini bozmaktan bir
ay cezaya çarptırılır. Hemen infaz edilir, karar. Emine Ocak, Ulucanlar
Cezaevi`ne gönderilir.
Emine Ocak bütün bunları bir çırpıda, kolayca anlatıyor. Hayatının bir parçası, geçmişinin alışıldık anlarından biri, bu da.
Emine Ocak`ın kızı, 19 yaşından beri ağabeyini
öldürenleri arayan Maside Ocak, kendisinin, annesinin ve bütün Cumartesi
Anneleri`nin yıllardır süren inatçı mücadelesinin nasıl sonuç verdiğini
anlatıyor: "1995-96 Mart`ı arasında 495 kişi vardı gözaltında
kaybedilen ama 1996 yılından 1999`a kadarki sayı sadece dokuzdu."
Sonra ekliyor: "Kayıplarımızın nerede olduğunu daha bulamadık, failleri daha yargılanmadı ama yeni kayıpları durdurduk."
Maside Ocak, Cumartesi Anneleri`nin eylemlerine gözaltından çıkıp gelenlerin söylediklerini aktarıyor:
"Gözaltından çıkanlar gelirdi yanımıza. Sorguda
onlara söylenenleri anlatırlardı. `Senin de anan gider Cumartesi
Annelerine katılır diye bir şey yapmayacağız` denen o kadar çok kişi
vardı ki."
18 yılın kısa tarihi
"Burada oturan herkes kardeştir ve bizim ülkenin her yerinde mezarlarımız var. Sevdiklerimiz unutulmasın diye buradayız."
Cumartesi Annelerinden Emine Ocak
18 yıllık mücadeleleri 446 haftaya denk gelmiyor.
Çünkü uzun bir ara var. 15 Ağustos 1998`de, 170.
haftada polis oturma eylemine izin vermez. Ama bu müdahale son
olmayacaktır. Anneler 30 hafta boyunca dayak yer, gözaltına alınır. 30
hafta sadece oturmak için lisenin önüne, varmaya çalışırlar ama başarılı
olamazlar.
Emine Ocak çok defa gözaltına alınır, bu 30
hafta boyunca. Bir seferinde gözaltına alınırken ayakkabıları çıkar
ayağından. Bir gazeteci arkasından yetiştirir. Öfkeli polise "E bunları
da gözaltına alın bari" der.
Annelerin "zorunlu molası" bu 30 haftanın
ardından başlar. 2009 yılına kadar sürer. Ama Cumartesileri orada
olmasalar da hiçbiri vazgeçmez, evladını aramaktan.
Bir gözaltına alındığında, doktor kontrolüne
çıkarılır her zamanki gibi. Polis, "kocası dövdü" diyerek sokar, Emine
Ocak`ı doktorun yanına. Kızları müdahale eder.
Pek çok gözaltı sırasında polis, "Tamam aileye
dokunmayın, kalanları alın" dediğinde, ayrıcalıklı olmayı kabul etmez.
Yaşına, hastalıklarına rağmen, onun deyimiyle "milletini" yalnız
bırakmaz.
Bu yıl beşincisi verilen Uluslararası Hrant Dink Ödülü`nün sahibi olan Cumartesi Anneleri, ülkenin herhangi bir yerinde bulunan kemiklerle umutlanıyor her seferinde.
İnsan umutlanmak için daha iyi şeylerin olduğu
bir dünya var mı diye düşünürken, Emine Ocak`ın 400`üncü haftadan
söyledikleri yankılanıyor: "Burada oturan herkes kardeştir ve bizim
ülkenin her yerinde mezarlarımız var. Sevdiklerimiz unutulmasın diye
buradayız."
Kaynak: BBC Turkçe
Etiketler:
Cumartesi Anneleri