Ana Sayfa
Dolar : Euro : Bist :
Ana Sayfa >>Doğum ve ölümün seçimi… 22.12.2012 00:00

Doğum ve ölümün seçimi…

İnsan seçimleriyle hayatında her gün defa ve defalarca ölüyor, Ama sadece iki defa doğuyor… Biri dünyaya ilk gözlerini açtığında diğeri ise dünyaya yüreğini açtığında…

34 yılı geçen 35 yıla dayanan hayat yolcuğumun çocukluk ve ergenlik yıllarımda söylediğim tek şey “ ben 18’imi görmeyeceğim ” lafıydı. bunu neden diyordum? Çünkü o kadar çok acı çekiyordum ki, bu acılar beni en fazla 18’e kadar götürür sanıyordum. Ya acılar beni öldürecekti ya da dayanamayıp ben kendimi öldürecektim. Başka çarem yoktu, bu şekilde uzun yıllar yaşamayı göze alamazdım, çünkü dayanılmaz bir ağırlığı ve tiksinti verici yapısı vardı hayatın… Sayfalarca intihar tabloları hazırladım kendime, sonuç net ve dönüşsüz olmalıydı, o intihar edipte kurtarılanlardan olmamalıydım… Sayfalarca ve en ince detayına kadar tüm intihar senaryoları hazırdı. Ama “KORKTUM” bir de baktım ki ölümden korkuyorum. 

Gel zaman git zaman derken 18 yaşımı gördüm, ve o gün dönüp kendime şunu sordum, “ee.! Dilek sen bugünü göremeyecektin ama gördün, hadi bakalım şimdi ne yapacaksın?” cevap bulamadım, sadece yaşayıp görmeyi seçtim ama bu süreçte hep “neden hayattayım” sorusu kafamın içinde dönüp duruyordu. Sorular var ama cevaplar yok. Çıldırmak üzereydim, hala hayatta olmamın bir anlamı, bir sebebi olmalıydı. Peki, ama neydi bu… 

Yaklaşık 20’li yaşlarımda bu soruların cevabının peşine düşmeye başladım, daldan dala kondum, her yerde sorularımın cevabını aradım, sonra fark ettim ki, aslında aradığım şey MUTLULUK’tu. Kitaplarda, dizilerde, filmlerde, sokakta, insanlarda her yerde her şeyde kendimi yani mutluluğu aradığımı fark ettim. Her şey ve herkes bana bir mesaj veriyordu ama anlamıyordum ya da anlamak istemiyordum. Bekledim, hep bekledim, mutlu edilmeyi, sevilmeyi, anlaşılmayı, değer görmeyi hep bekledim. Beklentili arayışlarım artarak devam etti, kendimi ve neden hala hayatta olduğumu bulmak istiyordum. Neden sevemediğimi, neden sevilemediğimi anlamak istiyordum. Hiçbir şey bulamadım. Ne bir cevap, ne bir iz, ne bir ses… Hiçbir şey… 

18’ime kadar yaşadığım travmalar bu arayışlarla çok daha fazlasını doğurdu, hayatımda ters giden ne varsa daha ters gidiyor, kuyuyu kazdıkça daha da içine batıyordum. Ne uzun, ne zor, ne anlaşılmaz bir yol bu Allah’ım… İsyanlar, nefretler, gözyaşları, aldatılmalar, işkenceler, tacizler, tecavüzler hayat sanki tüm zorluğunu, tüm sınavlarını tekrar tekrar üzerime kusuyordu, ben isyan ettikçe biri gidiyor diğeri geliyordu, o üzerime kustukça ben altında eziliyor, eziliyor ve sıkışan göğsümde nefes alamıyordum. Her gün canlı canlı hayat mezarında tek bir soluk almak için uğraşıyordum. Evet, aynen öyle, bazen kendime gelip baktığımda dakikalarca nefesimi tuttuğumu fark ediyordum. Nefes almadan kendimi ve dişlerimi sıkarak, yaptığım şeylerin farkında bile olmadan, sadece yapmış olmak için yaparak günlerimi geçiriyordum.

Hala arıyorum… Yüzümde her gün taktığım başka bir maske ile insanların arasında dolaşıp duruyordum…

Kitaplar, psikolojik destekler, özel seanslar, uyanmak için her yolu deniyordum, ama bir türlü uyanamıyordum, en son 2011 yılı bitmeye yaklaştığında kendime bir tokat attım ve “uyan artık sen bu değilsin” dedim. Ardından “evet ben bu değilim ve 2012’ye BEN olarak gireceğim” dedim. Sonra Superman dediğim danışmanımla tanıştım, evet 2012’ye muhteşem girdim ama çok sürmedi. Superman bana çok iyi geliyordu, elinden gelenin en iyisini yapıyordu, birlikte birçok şeyi çözmeye başlamıştık ama hala yarımdım, hala bir şeyler eksikti içimde, tamamlayamıyordum, tamamlayamadıkça kendime kızıyor, kendi kazdığım mezara bir kat daha batıyordum. Aynı seansları tekrar tekrar yaptık ama olmuyordu, eksiktim yarımdım, kendimi tamamlayamıyordum ve hala arıyordum… Kendimi ve hayatta kalma sebebimi…

İşte nihayet, yeniden doğma vaktim gelmiş, bir akşam bilgisayar başında bir şeyler karıştırırken içimdeki bir ses bana Bülent diye bir isim söyledi, direkt google’da o ismi aramaya başladım ve anında karşıma sayfalarca, milyonlarca aynı Bülent çıktı, (bu kişi Bülent Gardiyanoğlu idi)  Bir videosunu izledim, resmen tokat yiyordum, içime öyle işliyordu ki söyledikleri, gözümü ekrandan ve O’nun gözlerinin içinden ayırmadan izliyor ve dinliyordum… İşte kim olduğumu ve neden hayatta olduğumu artık öğrenmiştim… Geriye sadece yeni bir sancılı dönemi kabullenmek kalmıştı, yaşadıklarım ne kadar ağır ve acı bir sınavsa yeniden doğmakta o kadar acılı bir sınavdı… Çünkü affetmem gerekiyordu, tüylerim diken diken oluyordu, iyi de nasıl? Nasıl affedebilirim ki? Sonra içimden AFFETMEYİ DENEDİM… Olmuştu ve sanki sırtımda taşıdığım dünya bir anda sırtımdan inip yanı başıma oturup beni seyre koyulmuştu… 

Mutluydum… İşte MUTLULUK buydu, onu bulmuştum… Şimdi ona sıkı sıkı sarıldım yani kendime… Artık biliyorum ki her şey bende başlıyor bende bitiyordu… İşte yeniden doğmak buydu…

Ben artık, sevmeyi seçiyorum, mutlu olmayı seçiyorum, her gün yeniden doğmayı seçiyorum, değişimi seçiyorum, başarılı olmayı seçiyorum ve ben artık biliyorum GÜVENDEYİM

Artık tek dileğim herkesin uyanması ve yeniden doğması… Bu o kadar güzel, o kadar muhteşem bir şey ki… Sadece yaşayarak anlaşılabilir…

Uyanmak isteyen herkese ışık olmak dileğiyle…

Sevgi ve ışıkla…

Dilek Torun

22.12.2012

izmit escort | ankara escort | antalya escort

http://www.haberty.com/
*© Her hakkı saklıdır. İzinsiz gösterilemez, çoğaltılamaz.
haberyazilimi.com - © Copyright