Ana Sayfa
Dolar : Euro : Bist :
Ana Sayfa >>Kendimizi Ertelemeyelim... 05.05.2013 14:09

Kendimizi Ertelemeyelim...

Eğer, bu dünyadaysak ve nefes alıyorsak; yaşamak, yasadığımızı hissedemiyorsak; yeniden doğmak hepimizin hakkı ve bizden farklı olduğunu düşündüğümüz insanlarında yaşam hakkı olduğunu bilmek ve onlara bu imkânı tanımak hepimizin görevi... Tek yapmamız ger

En son kendiniz için ne yaptınız? Biz hep başkalarının mutluluğu için uğraşırız, aman üzülmesinler, aman kırılmasınlar, aman incinmesinler… Neden? Çünkü kaybetmekten korkarız, çünkü bir insanı incitirsek bizi terk eder ve yalnız kalırız, yani yalnız kalmaktan korkarız. Bu yüzden hep başkalarına EVET! Kendimize ise hep HAYIR! deriz. Başkalarının mutluluğuyla kendimize mutluluktan pay çıkartmaya çalışırız. Oysa biz mutlu değilsek başkasına verdiğimiz mutluluk ne kadar sahici ya da içten olabilir ki? Kendimize değer vermezken başkasına verdiğimiz değer ne kadar gerçek olabilir? Yeri gelir aç kalırız, ailemizi doyururuz, yeri gelir bir yer görmek isteriz ama erteleriz. Yeri gelir, kendimize bir kıyafet almak isteriz ama paramızı evdeki tuz-şeker ya biterse diye saklarız. Biz kendimizi hep erteleriz. Her şeyin bizde başlayıp bizde bittiğini hep göz ardı ederiz. 

Mutluluğa önce kendimizden başlamazsak, dışarıdan aldığımız mutluluk bizim için sadece bir suni teneffüstür, gelir, size o mutluluğu bir an için verirler ve sonra çekip giderler. Aslında dönüp kendimize bir baksak, kendi aldığımız nefesi bir fark etsek, dışarıdan bir şey aramaya gerek kalmadığını göreceğiz. Dışarıdan beslenmek yerine kendi içimize bir dönüp baksak, kendimizin mucize olduğunu bir görsek inanın her şey çok daha yaşanılası ve keyifli olacak. Biz mutluluğu hep dışarıda arıyoruz, eşimizde, çocuğumuzda, annemizde, babamızda, sevgilimizde, kitapta, filmde, alış veriş merkezinde vs. arıyoruz… 

Mutluluk dışarıda değil arkadaşlar, mutluluk sizin kendinizi nasıl gördüğünüzde, kendinize nasıl davrandığınızda ve kendi isteklerinize ne kadar değer verdiğinizde saklı. 
Kendinizi en son ne zaman şımartınız? En son ne zaman kendinizi çocuklar gibi mutlu hissettiniz? Kendinizi en son ne zaman çocuk hissettiniz? Ya hiç yapmadınız ya da epeyce zaman oldu değil mi bunu yapmayalı. Peki, hala ne bekliyorsunuz? Neden hala dışarı çıkıp muhteşem havayı soluyup, aldığınız nefesten mutlu olup şükretmiyorsunuz? Neden sonra gidip kendinize güzel bir külah dondurma alıp, çocukluğunuzdaki mutlulukla o dondurmayı yemiyorsunuz? Neden hala bir çocuk parkına gidip parkta çocuklarla birlikte vakit geçirip çocukluğunuza geri dönmüyorsunuz? 

Çok mu zor? Hayır değil…! Zoru yaratan sizsiniz. Denediniz mi hiç? Denemeden ve bunu yapmayı istemeden, nerden biliyorsunuz zor olduğunuz? 
İlk deneme verimli olmadı mı? İkinciyi deneyin, üçüncüyü deneyin, içinizdeki, size küsen o küçük çocuk eski mutluluğunu yakalayana kadar bunu yapın. Bir gün mutlaka dayanamayacak ve sizinle barışacak… Yeter ki siz onun gönlünü almak için elinizden geleni yapın, onun hayallerini (çocukluğunuzdaki hayallerinizi, çocukken sizi mutlu eden ama artık yapmadığınız şeyleri) mümkün olduğunca gerçekleştirmeye çalışın, onunla sürekli konuşun, özür dileyin, af dileyin, onu sevdiğinizi söyleyin. İç çocuğunuz sizi ve tekrar çocuk olmayı çok özledi bunu bilin… İçinizdeki çocukla barıştığınızda, kendinizle ve dünyayla barışacak ve yeni bir hayata başlayacaksınız. 

Kendinizle barıştıktan sonra, Kendi kendinize mutlu olmaya başladığınızda atık yakınlarınızı, tanıdıklarınızı gerçek anlamda mutlu etmeyi başarabileceksiniz, hem de onların mutluluğundan kendinize pay çıkartmaya çalışmadan.  Ve sizin birşey yapmanıza gerek kalmayacak. Siz o mutluluğa ulaştığınızda herkes sizin yanınızda olmaya ve sizin o muhteşem mutluluğunuza, huzurunuza ortak olmaya çalışacak.

İçimizdeki mutluluğa ulaştıktan sonra sıra o mutluluğu paylaşmaya geliyor. Mesela, gidin bir gün sokakta mendil satan bir çocuğa yemek ısmarlayın,dondurma ısmarlayın, çikolata ısmarlayın. Herhangi bir şey yapın ve bunu kimseye fark ettirmeyin ve o ufaklık ısmarladığınız şeyi yerken O’na, “sen değerlisin” ve “seni seviyorum” diyin, eğer yüzüne diyemezseniz içinizden söyleyin, duyacaktır. Sonra o yüzdeki anlamlı gülümsemeyi izleyin. Bir demet karanfil alıp bir huzur evine gidin mesela, oradaki insanlarla sohbet edip onlara birer karanfil verin. Bir hastaneye gidip, hiç tanımadığınız insanlara geçmiş olsun dileklerinizi iletin. Bunu yaptığınızda o insanların ve sizin beklide hayatınızda gördüğünüz en anlamlı gülümsemelerinden biri olduğunu göreceksiniz. Bunları yaptığınızda, o insanların gözlerindeki mutluluk bambaşka olacak ve inanın bu mutluluğu bir kez gördüğünüzde sürekli görmek isteyeceksiniz. 

Unutmayın, Gülümseme bulaşıcıdır… Önemli olan siz mi insanları güldürüyorsunuz, insanlar mı sizi güldürüyor… 
Ben derim ki, biz kendimizi mutlu edip güldürmeyi başardığımızda, etrafımızdakilere de hızlıca bulaştırabiliriz… 

Bu yüzden tekrar söylemek gerekirse; önce kendinizi sevin, içinizdeki o uçsuz bucaksız sevgiyi fark edin ve sonra bunu dilediğiniz gibi paylaşın. O zaman anlayacaksınız sevginin ve mutluluğun ne demek olduğunu… 

Sevgi ve Işıkla 
Dilek Torun


05.05.2013
izmit escort | ankara escort | antalya escort

http://www.haberty.com/
*© Her hakkı saklıdır. İzinsiz gösterilemez, çoğaltılamaz.
haberyazilimi.com - © Copyright