Ana Sayfa
Dolar : Euro : Bist :
Ana Sayfa >>Koparılamayan bağlar üzerine... 21.10.2013 21:33

Koparılamayan bağlar üzerine...

İnsanoğlu kendini tanıyıp, kendine ulaşana kadar hep bir şeylere tutunur, hep bir şeylere bağlanır. Çünkü sevgi ve huzur hep dışarıdadır. Bilmeyiz içimizde saklı kalmış sonsuz huzuru.

Günün birinde karşımıza birisi çıkar ve hayatımızın anlamı olur. Bazen çok kısa birliktelikler olur bazen de bir ömür birlikte olmaya niyet edilir ve evlilik başlar. Eğer evlenmeden anlaşılırsa bu birlikteliğin sadece bağımlılık olduğu kolay kurtulabiliyor insan. Ancak, eğer duygular derinlerde ise ve bu bağımlılık evliliğe döndüyse aylar ya da yıllar sonra işler sarpa sarıyor çoğu zaman. Bugüne kadar kendimce yaptığım istatistiklerde erken yaşta başlayan evliliklerin maksimum süresi 18 - 20 yıl. Ki bu 18-20 yılı devirmekte gerçekten büyük bir sabır ve meziyet istiyor. Çünkü ilk başta karşına çıkan kişinin doğru olduğuna inanırsın, sonra evlenir birbirini tanıma sürecine girersin, derken çocuklar dünyaya getirilir. Aslında sevgi sanılan şey bitmiştir fakat çocuklara umut bağlanır. Kadının en büyük umududur çocuk yaparak evliliğini yürütüp yaşatmak. Oysaki çocukların ne günahı var ki… Sonra gün gelir artık çocuklar da evliliği kurtaramaz hale gelir, çünkü artık aynı evin içinde hayat arkadaşı değil, her hareketi birbirine batan zıt kutuplar yaşamaya başlar. Birini iğnelemeler, birbirinin hatasını bulma yarışları, bazen kavgalar, bazen kaba kuvvetler, yatakları ayırma ve derken bazen de kısa ya da uzun süreli terk edişler…

Aynı evin içinde iki yabancı olarak yaşamak zor olsa da ayrılık hep daha zor gelir 20 yıla dayanmış alışkanlıklar çatısı altında. Çocuklar bahanesidir hep bu şekilde birbirine eziyetle hayatı sürdürmenin. Aslında çocuklarına iyilik yaptığını düşünürler, oysaki bilseler ne büyük zarar verdiklerini acaba yaparlar mı? Çünkü çocuklar her zaman büyükleri taklit ederler, onları örnek alırlar, onlar gibi olmaya çalışırlar.

Şimdi düşünün, siz büyük olarak kendinizi mutlu edemezken, eşinizi ya da çocuğunuzu mutlu etmeyi başarmayı nasıl düşünürsünüz.? Evin içinde huzurunuz yok ama çocuklarınız için katlanıyorsunuz. Bir nevi yalan oyunu oynuyorsunuz. Sizi örnek alan bir çocuğun geleceğini görebiliyor musunuz? Kendi mutlu olmasa bile başkalarını mutlu etmek için harcadığı bir ömrü olması sizin içinizi sızlatmaz mı? başkalarını mutlu etme uğruna söyleyeceği yalanlar sizin canınızı yakmaz mı? O zaman, çocuklarında bir birey olduğunu kabul edin ve alıp karşınıza onlarla açık ve net konuşun, her ne kadar saçmalasalar da mutlaka fikirlerini alın, onları önemsediğinizi, onların mutluluğunu istediğinizi fakat sizinde bir hayatınız olduğunu ve mutlu olmayı hak ettiğinizi onlara anlayacakları dilde izah edin. Bunu yapın ki, ileri yaşlarda çocuklarınız sizin yalanlar ve baskılar üzerine yürüyen ilişkilerinizin karmasını taşımasınlar, başkalarını mutlu etme uğruna yalancı bireyler olmasınlar.

Evliliklerde ayrılığı hiçbir zaman onaylamamıştım şimdiye dek. Bana yanlış ve yarım bırakılmış bir iş gibi gelirdi, çocuklara üzülür, anne – babalarına söylenirdim. Hiç evlenmemiş olsam da, etrafımda gördüğüm ilişkiler ve evlilikler bana epey bir tecrübe kazandırdı neyse ki. Ve artık bir ilişkiye baktığımda yorumlayabiliyorum. Kazandığım tecrübeler ve yakaladığım farkındalık ile.

Erkek ayrılmak ve yuvasını dağıtmak istemez; Çünkü hazır düzen, hazır yemek, temiz çamaşır, gıcır gıcır ütülü kıyafetler, dışarıda arayıp bulduğunu sandığı geçici mutluluklar, evde onu her şeye rağmen sevdiğini ve kabul ettiğini sandığı bir eş, akşam kavuşmayı bekleyen çocukları yalnız başına bırakacağı korkusu, dışarıda bulduğu mutlulukları istediği an bırakabilmenin özgürlüğü…

O yüzden, her gün söylenerek ve aklı dışarıda kalarak girer o evin kapısından içeri erkek, İşine gelmez bu rahatla karışık korkuları ve özgürlük adı verdiği karmaları bırakıp kendine yeni ve istediği hayatı kurup tadını çıkartmak.

Kadın ayrılmak istemez;

Çünkü kocası evinin direğidir: kadın adamı direk gibi görüyor ve farkında değil, adamın umurunda değil hatta adam farkında değil direğe benzetildiğinin. Ama kadında, kocasına değer verdiğini sanarak yaptığının farkında olmadan evde direk gibi gezen adam yarattığının fark edemez. Erkeği evden uzaklaştıran kadının kendisidir ama bilemez.

Çocuklarının babasıdır: Çocukları zaten kocasını elde tutabilmek için, sadece bir yuva kurabilmek için yapmıştır. Evet, evlat hiçbir şeye değişilmez belki ama kadın;kendisi, kocası ve çocukları ile arasındaki farkı ayırt edebilecek güçte değildir ne yazık ki.

Çok sevdiği kocasıdır: Uykudaki bir kadın hayatındaki adamı gerçekten sevip sevmediğini hiçbir zaman bilemez.

casino siteleri güvenilir casino
Çünkü ona bağımlıdır, ondan beslenir, onunla mutlu olur, ne yaparsa yapsın yeter ki yanında olsun ister. Aslında sevgi sandığı şey korkularının ardına saklanmış bağımlılıktır. Kadın sevip sevmediğini ancak o derin uykusundan uyandığında anlar. İşte o zaman ayaklarını yere sağlam basarak dimdik durur ve önce kendi farkına varır.

Sallantılı ilişkiler ne yazık ki çok arttı bu dönemde. İlişkileri bitirmek çözüm değildir hiçbir zaman, ama sırf rahatın bozulmasın diye için acıyarak devam etmekte senin ömründen yer. Her zaman olması gerekeni yani kendi inandığını yapmaktır doğru olan. Eğer yüreklerde bittiyse bir şeyler, batmaya başlıyorsa bazı şeyler o zaman yüreğinin sesini dinlemeli insan, kendi mutlu olmalı her şeyden önce, mutlu olasın ki, mutlu edebilesin. Bazen en zor vazgeçişler en güzel mutlulukları getirirler. Gereken tek şey, yüreğinin sesine cesaretle cevap vermek.

Şems’in dediği gibi; “Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”

Aşk ve Sevgiyle, sevdiklerinizle kalın

Dilek Torun

21.10.2013


sex shop sex shop sex shop

http://www.haberty.com/
*© Her hakkı saklıdır. İzinsiz gösterilemez, çoğaltılamaz.
haberyazilimi.com - © Copyright